VETERİNER HEKİM DİYOR Kİ!

TARKAN ÖZVARDAR

tarkanozvardar@gmail.com

Sokak köpeklerİyle yaşamak

Ülkemizde sokak köpeklerinin varlığı ve onlarla birlikte yaşamanın gerekli olduğu kabul edilmesi gereken bir gerçektir.

Oturduğumuz mahallelerde, yaşadığımız sitelerde, gezmeye gittiğimiz parklarda bir ya da birkaç sokak köpeğine rastlamak alıştığımız bir görüntüdür.
Her ne kadar insanların büyük bir kısmı sokak hayvanlarıyla birlikte yaşamaktan şikâyetçi olsalar da aslında onlarla bir arada yaşamak zannedildiği kadar zor ve tehlikeli değildir.
* * *
Şu ana kadar sokak hayvanları konusunda oluşturulmaya çalışılmış projeler tam manasıyla uygulanamadığı için barınaklar, kontrolsüz üreme sonucunda sokaktan toplanmış köpeklerle kapasitelerinin çok üstünde bakım ve iyileştirme hizmeti vermeye çalışmaktadır. Ülkemizdeki sokak hayvanı popülasyonunun çokluğunu düşündüğümüzde, belediyeler ve sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu bakımevlerinin yetersizliği bizlerin bu hayvanlarla ‘bir arada yaşamayı öğrenmemiz doğrusunu’ gündeme getirmektedir.
* * *
Her gün belediye ekiplerine sokak hayvanlarının toplatılması konusunda bir çok şikâyet gelmektedir. İnsanların rahatsız olduğu konular arasında sokak hayvanları tarafından saldırıya uğrama, çocuklarının güvenli şekilde sokağa çıkamaması, hayvanlardan kendilerine geçebilecek hastalıkların yarattığı endişe ve havlama problemi başta olmak üzere birçok konu vardır.
Hâlbuki, problem olarak görülen bu konular halkın bilinçlendirilmesi ve sokak hayvanlarına karşı nasıl davranması gerektiği konusunda biraz duyarlı olmalarıyla kolaylıkla çözülebilir.
* * *
İlk başta onları anlamak, onların davranışları konusunda bilgi sahibi olmak ve bilinçlenmek gerekmektedir. Sokak köpeklerinin toplatılıp barınaklara gönderilmesi başka grupların onların yerlerini almasından öteye gitmeyecektir. Bir grubun belli bir bölgeyi sahiplenmiş olması o bölgeye diğer grupların yerleşememesi anlamına gelmektedir. Aynı bölgede yaşayan halkın bu köpeklerin kısırlaştırılması, düzenli beslenmesi ve aşı programlarını takip edilmesini sağladıkları takdirde grup o bölgenin güvenliğini de üstlenecektir.
* * *
Köpekler avlanma dürtüleri kuvvetli olan hayvanlar oldukları için özellikle ‘kaçma ve korku davranışları gösteren insanları ya da diğer canlıları kovalamaya’ yönelik içgüdüsel bir davranış gösterirler. Eğer bu hayvanlarla bir arada yaşam esnasında sakin, kararlı bir vücut dili gösterildiği takdirde onların ne kadar zararsız ve uyumlu olduğunu anlamış oluruz.
* * *
Yetişkin insanların çocuklarına da bu bilinci aşılaması ve nasıl davranmaları gerekli olduğu konusunda onları bilgilendirmesiyle, aşıları yapılmış ve yaşadıkları çevredeki insanlarla uyumlu hale gelmiş sokak hayvanlarıyla birlikte tehlikesizce yaşamak mümkündür. Bir sokak köpeğinin en koruyucu ve tehlikeli olacağı zaman dilimi yavruları olduğu dönemdir. Annelik içgüdüsü ile yavrularını korumak doğal bir davranıştır. Sokak hayvanlarının kısırlaştırılması ve üremenin kontrol altına alınmasıyla bu agresyon çeşidini de elimine etmiş oluruz. Hem sayılarının artması engellenmiş hem de davranışları düzenlenmiş olur.
* * *
Sokak köpekleri için ortak kullanılan yerleşim alanlarının biraz dışında beslenme istasyonlarının oluşturulmasıyla bu hayvanların yiyecek arama hedefli çöpleri karıştırması ve insanların yaşam alanlarına fazla yaklaşması da engellenmiş olacaktır. Bir sokak köpeğiyle iletişim kurmaya çalışmak çok zor değildir. Bazen bir sokak köpeğinin komşunuz olmasını sizinle uyumsuz ve saygısız bir diyalog içerisinde olan bir başka komşunuz olmasına tercih edebilirsiniz. Nasıl apartmanlarda ya da sitelerde komşularımızla birlikte uyumlu, onların yaşam alanlarına ve özellerine saygı göstererek yaşıyor, ortak alanları birlikte uyumlu bir şekilde kullanmak durumunda kalıyorsak sokak köpeği komşularımıza da aynı algıyla yaklaşmak, onlarla birlikte yaşamayı öğrenmek, onların yaşam haklarına da saygı göstermek zorundayız.
Bu olgu ‘sokak köpekleri problemi’ şeklinde algılandığı takdirde hiçbir zaman olumlu bir etki yaratmayacaktır. Sokak köpeklerini bir problem olarak değil de ortak yaşam arkadaşlarımız olarak adlandırırsak çok daha olumlu algılara sahip olacağımızı düşünüyorum.

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

Kırma (melez) köpekler de en az saf ırklar kadar iyi eğitim alabilir hatta çok iyi görev köpeği olabilirler. Ayrıca kırma köpekler saf ırklara göre birçok hastalığa karşı daha dirençli olurlar.

Yavru köpeklerde tuvalet alışkanlığı nasıl oluşturulur

Yavru köpek sahiplenmiş olan birçok ailenin, köpeklerinden erken dönemde ayrılma sebebi genellikle yavruda tuvalet alışkanlığının şekillendirilememesidir.

Aslında biraz dikkat ve doğru zamanlama ile üstesinden kolaylıkla gelinebilecek olan tuvalet alışkanlığı, yavru köpeğin eve gelişiyle birlikte hemen başlanması gereken bir terbiye şeklidir.
​Yavru köpeğin tuvalet alışkanlığını doğru şekillendirebilmesi hayvan sahibinin mama saatlerini düzenlemesi, yavrunun ev içerisinde yaşadığı alanın belli ölçülerde sınırlandırılması ve doğru zamanlarda tuvaletini istenen alana yönlendirilmesiyle kolayca öğretilebilir.

Aslen fizyolojik olarak vücudu terk etmesi zorunlu olan idrar ve dışkıyı eğitmek mümkün değildir. Ancak doğru zamanlamalarla tuvaleti yönlendirerek yavruya alışkanlık kazandırmak mümkündür. Bu sebeplerden ötürü tuvalet eğitimi yerine tuvalet alışkanlığı ya da yönlendirilmesi demek daha doğru bir tanımlama olacaktır.

Tuvalet eğitimi köpeğin yaşadığı ortam, beslenme ve gezinti saatleriyle bağlantılı olduğu için mutlaka yaşadığı ortamda şekillendirilmelidir. Bu öğretiyi almak üzere daha aşı programı bile tamamlanmamış yavrunun eğitim merkezlerine gönderilmeye çalışılması hem yavrunun sağlığı açısından olumsuz olacak hem de farklı oryantasyonda başarısız olacaktır. Anlaşılması gereken bu terbiyenin köpeğin yaşadığı ortamda sahipleri tarafından verilmesi gerekli olduğudur.
Yavru köpek eve geldiğinde ona hazırlanmış olan 2-4 metrekarelik sınırlandırılmış bir alan içerisine yerleştirilmesi onun tuvalet alışkanlığının oluşmasına yardımcı olacaktır. Aksi takdirde evin her yerini kullanmasına müsaade edilen yavru köpeğin kafasının karışıp farklı yerlere tuvalet yapması kaçınılmazdır.

Köpekler içgüdüsel olarak yattıkları ve yemek yedikleri bölgeyi pisletmek istemezler ve bu bölgeye en uzak olan noktaları tuvalet alanı olarak kullanırlar. Hazırlamış olduğumuz sınırlı alanın yakın köşelerine yatak ve yemek-su kaplarını yerleştirir ve de uzak köşeyi gazete kâğıtları ya da tuvalet pedleriyle kaplarsak yavru direkt ona hazırlanan tuvalet alanını kullanacaktır. Böylece yavru doğru oryantasyonla tuvalet alışkanlığı edinecek, biz de sık sık kirli alanı temizleyerek köpeğin alanını temiz tutmuş oluruz.

Yavrular yemekten hemen sonra ve uykudan uyandıkları zaman en çok tuvalet ihtiyacı hissederler. Yavrunun tuvaletini yapmasının hemen ardından evin diğer alanlarına kısa süreli olarak alınması ile aileyle daha yakın temasta olması ve evin alanlarını tanıması mümkün olabilir. Ancak bu dönemi fazla uzun tutmamak gerekir, zira yavru köpekler sık tuvalet gereksinimi içerisine girdiklerinden bir kaza yaşanmaması adına yavru kısa süre sonra tekrar yerine konmalıdır.

​Aşı programı tamamlanan yavru artık dışarıya çıkmaya hazırdır. Yavru özellikle uykudan sonra ve yemek sonralarında gün içerisinde sık sık dışarı çıkartılarak dış dünyayı tolere etmeyi öğrenmesi ve tuvalet alışkanlığını dışarı şekillendirmesi gerekir. Kısa bir süre sonra yavru tuvaletini dışarı yapmaya alışacaktır.
Biraz sabır ve dikkatle ilk zamanlarda sık dışarı çıkartılarak çözülebilecek olan tuvalet alışkanlığının yanlış uygulamaları yüzünden dostunuzu terk etmeyin.

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

ÜÇ renkli olan kedilerin hepsi dişidir. Erkek doğanların genetik olarak yaşam şansları yoktur.

 

Köpek ve KEDİ bİr arada yaşar mı?

Kedi ile köpek, insanlık tarihinde gerek atasözleriyle gerekse deyişlerle hep birbirlerinden ölesiye nefret eden ezeli düşmanlar olarak lanse edilmişlerdir. Evcilleşme sürecinin en üst basamaklarında yer alan ve evlerimize, hayatlarımıza dahil olmuş bu iki canlı gerçekten de doğuştan birbirlerine düşmanlar mıdır? Bu sorunun cevabını bulmak için kedi ve köpeği biraz tanımak ve bu kovalamacanın gerçek sebeplerini tespit etmek gerekir.

Köpekler yapıları gereği avcı ve sürü hayvanlarıdır. Topluluklar halinde yaşamayı tercih ederler. Bağlı bulunduğu bir sürü olmadığı zaman yaşam kalitesi ve psikolojisi olumsuz etkilenen bir canlıdır. Sürü içerisinde kendi türleriyle ve insanla yakın bir işbirliği içerisinde olmayı ve dirsek temasını sever. İnsanla olan bu yakınlıkları ve birlikte hareket etme istekleri köpeklerde itaat etme ve eğitilebilirlik kavramlarının şekillenmesine sebep olmuştur.
* * *
Kedileri tanımlayacak bir söz aranacak olursa “nev-i şahsına münhasır” herhalde en yerinde olanıdır. Kediler bir arada yaşayabilmelerine rağmen bireysel psikolojileri sağlam ve ön planda olan canlılardır. Yalnız yaşayıp avlanabilirler. İnsanla olan ilişkileri köpeklerde olduğu kadar işbirliğine bağlı olmasa da bizlerin hayatına ciddi anlamda dahil olmuş hayvanlardır. Köpekler kadar insana bağlı olmayan kediler özellikle avlanma kabiliyetlerinin yüksekliğine bağlı olarak hayatlarını insansızda sürdürebilirler. İtaat algıları düşüktür. Buna rağmen insan ile son derece uyumlu yaşam ilişkileri oluşturabilirler. Dişi olanları daha aktif ve avcı olan kedilerin erkekleri daha pasif yaradılışlıdırlar.
* * *
Kedi ve köpekler, beslenme alışkanlıkları benzer gibi görünse de temel farklılıklara sahiptirler. Kediler, köpeklere göre daha seçici ve daha yüksek etsel proteine ihtiyaç duyarlar. Şehir hayatında besinsel anlamda kedi ve köpek birbirlerine rakip değillerdir.
* * *
Peki insanoğlunun bu iki çok yakın dostunun aralarındaki problemin sebebi nedir? Köpekler koşan ve kendilerinden kaçan canlılarla karşılaştıklarında avcılık anlamında dürtülenir ve kovalama ve hatta yakalama isteği içerisine girerler. Kediler ise kendilerinden genellikle cüsse olarak büyük ve kovalamaya hevesli köpeklerle karşılaştıklarında hayatta kalma dürtüsüyle kaçma davranışı gösterirler. İşte bu döngü kediyi kaçan av, köpeği de onu yakalamak üzere kovalayan avcı yapar. Aslen bizimle top oynayan köpeklerimizin bu oyun esnasında yaptığı şeyde, yani atılan topu kovalamak yine aynı dürtünün sonucudur.
Bütün bunlardan çıkarılacak sonuç aslında kedi ve köpeğin doğuştan birbirlerine düşman olmadığı, kovalamacanın olmadığı durumlarda pekala bir arada son derece uyumlu yaşayabilecekleridir.
Kedi ve köpeği birlikte ve uyumlu yaşatabilmek iki canlının ilişkisine çok fazla müdahale etmemekle mümkündür. Her ikisi de pekala huzurla aynı ortamı paylaşabilirler, yeter ki kendilerine ait yaşam alanları oluşturulmuş olsun.
Kedileri ve köpekleri ile aynı evi paylaşan biri olarak ben,bu iki canlının verdiği dostluğu bir arada tatmanın son derece keyifli olduğunu söyler ve şiddetle tavsiye ederim.

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

Köpekler vücutlarında ter bezleri bulunmadığı için sadece ağız yoluyla soluk alıp vererek ve eser miktarda pati aralarından terleyebilirler. Bu nedenle sıcak ve havasız yerlerde asla bırakılmamalıdırlar.

KÖPEKLERDE ÜREME KONTROLÜ KISIRLAŞTIRMA İLE MÜMKÜN

Ülkemizde sokak ve ev köpeği popülasyonunun düzenlenmesinin en doğru ve tek yolu üremenin kontrol altına alınmasıdır.

Her geçen gün kontrolsüz çiftleşme sonucunda sürülere yeni bireyler katılmakta ayrıca merdiven altı üreticilerin tetiklemeleriyle sayı çığ gibi artmaktadır. Eğer popülasyon artışı kendi doğal akışına bırakılırsa üremeye bağlı olarak sayı gittikçe artacak ve kontrolsüz bir şekilde kümelenecektir. Dişi köpekler senede iki kez üreme ve erkeği kabul dönemine girerler. Erkek köpekler ise seksüel gelişimlerini tamamlandıktan sonra üremeye her zaman hazır olur. Kısırlaştırma, popülasyon sayısını kontrol altına aldığı gibi sevgili dostlarımızın daha uzun ve sağlıklı yaşamalarını da sağlamaktadır. Bu müdahale genellikle dişi köpekler için uygulanmalıdır kanısı yanlıştır. Dişi köpekler kadar erkek köpeklerin de kısırlaştırılması gerekmektedir. Birçok veteriner hekim tarafından kolaylıkla yapılabilen bu operasyonun dişi ve erkek köpeklerdeki yararlarını şöyle sıralayabiliriz:

HASTALIKLARI ÖNLÜYOR

– Dişilerde erken dönemde yapılacak olan kısırlaştırma operasyonu (ilk kızgınlık öncesi) köpeğin ilerleyen ve yaşlılık dönemlerinde meme tümörüne yakalanma riskini ortadan kaldıracaktır. Kısırlaştırılmamış, dişi, 7 yaş üstü köpeklerde meme tümörü görülme oranı neredeyse yüzde 70’lerdedir.

– Kısırlaştırılan dişi köpekler bir daha cinsel istek göstermeyecek ve birçok dişi köpek sahibinin şikayetçi olduğu kanamayla karakterize bu dönemde evleri temiz kalacaktır.

– Kısır olmayan ve çiftleşme dönemine girmiş bir dişi bir köpeğin gezdirilmesi esnasında kokuyu alan erkek köpeklerin peşine takılması birçok hayvan sahibi tarafından bilinmektedir. Kısır bir dişi köpek bu döneme girmeyeceği için rahat bir şekilde gezintiye çıkabilecektir.

– Kısırlaştırılmış dişi köpeklerde yumurtalık kisti, rahim kanseri, rahim enfeksiyonları ve yumurtalık tümörlerinin görülme olasılığı oldukça yüksektir. Dostumuzu kısırlaştırarak bu riskleri de elimine etmiş oluruz.

– Erkek köpeklerde kısırlaştırma ile prostat büyümesi, testis tümörleri, prostat kanserleri gibi rahatsızlıklar azalmaktadır.

– Ayrıca kısırlaştırılmış erkek köpeklerde hormonal etkiye bağlı olarak oluşan seksüel yarış kavgaları, uyumsuzluk, aşırı hareketlilik, baskınlık gibi istenmeyen davranışların önüne geçmiş oluruz.

TOPLAMAK ÇÖZÜM DEĞİL

Bugün gelişmiş ülkelerde sokak hayvanlarının ve sahipli köpeklerin kontrolsüz çoğalmalarının önüne kısırlaştırma işlemiyle geçilmiştir. Hatta bazı ülkelerde üretici belgeniz yoksa bu operasyon yasal zorunluluk şeklinde uygulanmaktadır. Görüldüğü üzere kısırlaştırma köpeklerde hem sağlık hem de davranış üzerine oldukça olumlu etkilere sahip bir işlemdir. Ayrıca kısırlaştırılmış köpeklerin sakin ve sosyal yaşantıya daha uyumlu oldukları ispatlıdır. Kısırlaştırma ile köpek doğasına müdahale edildiği argümanı kesinlikle yanlıştır. Boynuna tasma taktığımız, kayışla gezdirdiğimiz, kuru mamalarla beslediğimiz, aşılattığımız ve biz olmasak yaşayamayacak olan köpeklerimizin doğasından bahsetmek maalesef mümkün değildir. Maddi anlamda belli bir külfeti olan bu uygulama dönem dönem belediyeler tarafından ücretsiz olarak yapılmaktadır. Operasyon, zannedildiği kadar zahmetli olmadığı gibi, sonrasında bakım süreci zor değildir. Kısırlaştırma işlemi tamamlandıktan 10 gün sonrasında dostumuz tamamen eski hareketliliğine ve rutinine geri dönebilmektedir. Daha sağlıklı ve kontrollü köpek popülasyonu için lütfen kısırlaştıralım. Toplamak, başka bölgelere taşımak, uyutmak çözüm değil. Çözüm, kısırlaştırmak.

Köpekler hakkında bİlinen bazı yanlışlar

– Doberman ırkı köpeklerin belli bir yaşa geldikten sonra beyinlerinin büyüdüğü ve kafatasına baskı yaparak köpeğin buna bağlı olarak duyduğu acıdan dolayı saldırganlaştığı, sahibine ve çevreye karşı tehlike oluşturabileceği maalesef ülkemiz de dahil olmak üzere birçok ülkede kabul gören bir yanılgıdır. Dobermanlar da tıpkı diğer köpekler gibi sağlıklı bir hayat sürerler. Bu tip sağlık problemleri yoktur.


– Kırma(melez) köpeklerin yani sokaktaki dostlarımızın, doğal seyyahlar olduğu, dik başlı ve saldırgan olduklarından dolayı aile hayatına adapte olamayacakları ve eğitilemeyecekleri kanısı son derece yanlıştır. Ülkemiz de dahil olmak üzere birçok ülkede barınaklardan edinilmiş melez köpeklerle son derece uyumlu şekilde yaşayan insanlar olduğu gibi bu köpekler arasından arama kurtarma gibi zorlu eğitim süreçlerini ve yeteneği gerektiren birçok görev alanında çalışan melez köpekler mevcuttur. Ayrıca melez köpekler safkan köpeklere nazaran daha sağlıklı ve uzun bir ömre sahip olurlar.

– Pitbull ırkı köpeklerin laboratuvar koşullarında üretilmiş oldukları kanısı yanlıştır. Pitbulllar, bulldog, bullterrier gibi ırkların melezlendirilmeleri sonucunda saflaştırılmış bir ırktır. Bu ırkın oluşumunda herhangi bir laboratuvar manipülasyonu söz konusu değildir. Ayrıca bu köpeklerin doğuştan agresif oldukları ve insan hayatı için tehlike oluşturdukları kanısı da yanlıştır. Pitbulların kötü şöhrete sahip olmasının temelinde maalesef yanlış ellere düşmeleri ve suistimale uğramaları yatmaktadır. Bu kötü şöhretinden ötürü Türkiye ve birçok ülkede yasaklı ve tehlikeli ırklar kapsamına alınmıştır. Hâlbuki son derece bilinçli yetiştirilmiş ve iyi aile köpeği olan birçok pitbull ülkemizde yaşamaktadır. İnsan hatasıyla yasaklı ırk haline getirilmiş olmaları yanlış ve üzücüdür. Üretimlerinin ve satışlarının denetlenmesi ve sahipleri tarafından kötü amaçlara alet edilmeleri engellendiği takdirde son derece uyumlu ve sosyal köpekler haline gelebilmektedirler.

– Küçük ırk köpeklerin boyutlarından dolayı çok fazla gezmeye ve egzersize ihtiyaçları olmadığı ve evden çıkmadan yaşayabilecekleri kanısı doğru değildir. Bir köpeğin küçük boyutlu olması köpek olduğu gerçeğini değiştirmez. Her köpeğin dışarı çıkmaya, gezmeye, egzersiz yapmaya ihtiyacı vardır ve bundan büyük keyif alır. Düzenli gezinti programı olmayan köpeklerin sosyal davranışlarının ketlenmesi, obezite, agresyon, korku davranışları gibi fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklara kolayca yakalandıkları bir gerçektir.

– Köpeklerin kıskanç olabilecekleri iddiası yanlıştır. Kıskançlık insana has bir patolojik davranıştır. İnsan için bile normal olmayan bu davranış modelinin köpeklerde şekillenmesi mümkün değildir. Köpek sahiplerinin kıskançlık olarak düşündükleri aslında köpeklerdeki yatıştırıcı vücut dilidir ya da köpeklerinde oluşturdukları yanlış pekiştirmeler sonucundaki bir takım kıskançlık benzeri davranışlardır.

– Köpeklerin bir yaşına ulaştıktan sonra tek öğün beslenmeleri gerektiği doğru bilinen yanlışlardandır. Doğru olan köpeğin günlük öğününü iki ayrı porsiyon şeklinde günün farklı iki zaman diliminde, örneğin sabah akşam gibi, verilmesi gerekir. Bu uygulama, köpeğin mide problemlerinin önüne geçilmesi ve stres olgusunun engellenmesini sağlayacaktır.

– Barınaklarda sahiplenilmeyi bekleyen yetişkin köpeklerin yaşlarının büyük olmasına bağlı olarak aile hayatına ve yeni sahiplerine alışamayacakları algısı yanlıştır. İyi ve doğru davranıldığı takdirde yetişkin köpekler yeni sahiplerine çok çabuk alışır ve aile ortamına kolaylıkla adapte olurlar. Üstelik yavru köpeğin büyüme süreci içerisindeki bazı zorlu davranışlarını yetişkin köpeklerde görmeyiz ve uyumlarının oluşması buna bağlı olarak daha kolay şekillenir.

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
* Köpekler vücutlarında ter bezleri bulunmadığı için sadece ağız yoluyla soluk alıp vererek ve eser miktarda pati aralarından terleyebilirler. Bu nedenle sıcak ve havasız yerlerde asla bırakılmamalıdırlar.
* 3 renkli olan kedilerin hepsi dişidir. Erkek doğanların genetik olarak yaşam şansları yoktur.
* Chow chow ırkı köpeklerin doğuştan dilleri mor renkli olur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir